13 Haziran 2015 Cumartesi

10 haziran

karanlık, duman altı bir ortam. karşımda oturuyorsun, gerçek duygularımı dile getiremiyorum. içim kan ağlıyor ama ben konuşamıyorum. yüzümde salak bir mutluluk ifadesi. mutlu falan değilim aslında. duygularımı utanmadan ifade edebilmeyi çok istiyorum ama olmuyor. sıradan bir bar masamızda on kişi var. öyle hızlı içiyorum ki kusmaktan korkuyorum. tek istediğim bir kaç kadehle sarhoş olmak. öyle kasıyorum ki kendimi ayaklarımı hissetmiyorum. yanımda bana korkan gözlerle bakan bir kız var. kadehi ona doğru kaldırıyorum tek nesefte koca bardağı bitirirken kıza göz kırpıyorum. bardağı yere indirmeden garsona bardağı sallıyorum. işe yaradı, üçüncü kadehten sonra ışıklar gözüme güzel görünmeye başladı. karşımdasın gözlerinde gereksiz bir hüzün. mutlu olman gerek. şu çalgıcı elemana kılım diyorum yanımda oturan esmer kıza. çok ukala! her barda çalan şarkılar niye geldik biz buraya? aslında benim şikayet etmem için bahaneler aradığım ortada. biraz daha zaman geçiyor, ışıklar hızla dönmeye başlıyor. herkesin elleri havada. daha on dakika önce ağlayan insanlar şimdi saçma sapan melodilerle göbek atıyorlar. kalbim hızla çarpıyor. elimi kaldırıp bir kadeh daha istiyorum. bu gece ankaranın bütün sokaklarına kusmak istiyorum. gerçek duygularımı açık yüreklilikle söyleyemediğim için kendime kızgınım. ama konuşamam biliyorum. tek kelime kitlenerek ağlamama neden olacak biliyorum. bir yazıda şöyle diyordu, insanlar duygularını ifade edemedikleri zaman ağlarlar. yani göz yaşları tamamen ifadesizlikten. oysa ben peyami safa gibi düşünmek istiyorum, ağlamak ruhun işemesidir. altı ayda hayatımın allak bullak oluşunu, en çok güvendiğim insanların gözlerimin önünde eriyişini düşünüyorum. eğer bir yetimhanade büyüseydim her şey daha farklı olurdu ama maalesef ben hep babalı piçlerden oldum. ne yani şimdi sende mi gideceksin. seninle gözgöze gelmemek için elimden geleni yapıyorum. çaprazımızdaki masaya sarışın bir kadın oturuyor. ne enaniyet ama! hoş onun kadar güzel olsam belki bende o kadar enaniyetli olurdum diye düşünüyorum. alkol kanıma iyice işliyor gece yarısını çoktan geçmiş. duygularım kalbimi patlatacak gibi masada sürekli geyik yapan insanlar. sallanarak tuvalete gidiyorum işerken kapının arkasında bir yazı çarpıyor gözüme, her güzel şey bitermiş! gözlerim doluyor, boğazım yırtılıyor. saçma sapan bir gurur ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. ışıklar bir anda soluyor. yeniden masa, herkes çok eğleniyor gibi görünüyor. o anda herkesten nefret ediyorum. elimi kaldırıp bir kadeh daha diyorum. başımı artık taşıyamıyorum. öyle büyük bir çıkmazın içindeyim ki sadece ölmek istiyorum. yeni mezun kızlar ayakta duramıyorlar birilerinin kolunda bir yerlere kusuyorlar, birileri birilerine aşkını itiraf ediyor. yan masada ipek üniversitesine giden bir grup var. o ne biçim isim lan diye bağrıyorum. masada herkes bana gözlerini patlatarak bakıyor, kadehim geliyor ayağa kalıyorum, bu kadehi özel üniversiteye gidemeyen, baba parası yiyemeyen, parlement malbora içemeyen yürekli insanlara kaldırıyorum diyorum. kızlar korkup kaçıyor. ama olmuyor işte bu kin bu nefret son bulmuyor. ellerimi masanın üzerine koyup masanın üzerine kapanıyorum, işte oldu ilk damla gözlerimden süzülüyor. çok çişiniz vardır ve siz onu zoraki tutmuşsunuzdur ama o ilk damla kaçınca arkasını tutamazsınız ya, işte öyle bir şey. sarsıla sarsıla bağıra bağıra ağlamaya başlıyorum. birileri omuzlarımdan tutuyor, biri bana sarılmaya çalışıyor ama kalkamıyorum. sonra buz gibi bir el, elimi kavrıyor, saçımı okşuyor. başımı kaldırmak istemiyorum. aylardır bana acıyan gözlerle bakmalarından usandım. başımı kaldırıp seninle göz göze gelmek istemiyorum. biliyorum sende ağlıyorsun. hiç dayanamadık birbirimizin göz yaşlarına. başım daha çok dönüyor, kulaklarım uğulduyor. başımı kaldırdığımda çapraz masada oturan o sarışın kadını görüyorum, elimi tutan oymuş meğer. zoraki gülümsüyorum, başımla selam verir gibi bir hareket yapmaya çalışıyorum. öyle güçlü görünüyorsun ki şu anda diyor. öyle güçlü ve öyle çekicisin ki. aylardır ağlayamıyorum, ağladığım zaman insanların bana acıyacağını ve kendimi zayıf görüp her şeyi bırakacağımı düşünüyorum. gülmeye başlıyorum, ben böyle ağlayabilmek için neler içtim senin haberin var mı diyemiyorum. tebessüm ediyorum, Peyami Safa der ki ağlamak ruhun işemesidir, ruhunun sidik kesesini patlatma diyorum.

Hiç yorum yok: