7 Ekim 2014 Salı

Aklımızın ucundan bile geçmezken, nereden çıkıp geldiğini bilmediğimiz fikirlere ve insanlara selam olsun. Ne zaman bir dönüm noktasında olsam, ne zaman yeni ve hayatî önem taşıyan kararlar vermek zorunda kalsam böyle oluyor. " Ulan bugüne kadar neredeydiniz ciğersizler? " dememek için kendimi zor tutuyorum. Ama tutuyorum işte el mahkum. Yaşadığım kentten yine sıkıldım, seneye haritadan yer beğeneceğim kendime. Yalnız çok havalı bir cümle. sanki sürülmüşüm gibi. Gitmekle gitmemek arasında, gülmekle gülmemek arasında ve ağlamakla ağlamamak arasında kalıyorum. Ama en çok canımı yakan şey; yanlış mekan, yanlış insan, yanlış zaman üçlemesi oluyor. Onun dışında her şey sütliman gibi. Yanlış hatırlamıyorsam Harry Potter Felsefe Taşı kitabında Dumbledore şöyle demişti " düzenli kafalar için ölüm bile bir maceradır " bu cümle yıllardır beni düşündürür. böylesi dağınık ve vurdumduymaz bir kafa ölümü nasıl karşılar acaba? ne yani ruhumdaki bu dengesizlikler sadece benim mi suçum? Şimdi çok güzel bir manzaraya karşı bu satırları yazarken bir yandan da ruhumu dinliyorum. Yan masada sürekli içip ağlayan bir adam var. Gözyaşlarını saklıyor, utanç gibi değil bu saklayış. sanırım o da yanlış zaman, yanlış insan derdinden müzdarip. neden bilmiyorum ama adamın ağlaması içime dokunuyor. yine neden olduğunu bilmiyorum ama masasına gidip onunla ağlamak istiyorum. Son zamanlarda her gece içip içip buraya saçma sapan düşüncelerimi yazdığım için sizden özür dilemiycem. hoşunuza gitmiyosa okumayın anasını satayım. her neyse yine konudan cok uzaklaştık. en iyisi ben bir kadeh daha doldurayım ve bu gece de insanlık için ağlayayım.