21 Şubat 2010 Pazar

üşüyorum. parmaklarımı hissetmiyorum. ruhum bir parçasını oradan kaçırmış gibi. sanki ayaklar beni yarı yolda bırakmışta geziye çıkmış gibi. beynim paydos zilini çalmışta coktan uykuya yatmış gibi. ama ben üşüyorum. tipiden sonra soba bulmuşumda başında beklerken ellerimle ayaklarım ansızın uyuşmuş gibi. üşüyorum anlıyor musun?
inceden inceye yüreğim sızlıyor. ruhum yüreğimi bırakıp akşam gezintisine cıkmasın diye dua ediyorum.
iyiyim diyorum kendime.
ben iyiyim... ben iyiyim... ben iyiyim...
iyiyim dedikçe omuzlarıma bi şeyler yükleniyor...


" kimseden bi beklentin yok. ondan böyle rahatsın ve sakinsin " demişti hıyarın biri
sahi kimden ne beklentim olacakti.
ama bu soğuk ve üşüme neden?
beklentiler odun gibidir seni ısıtır demeliydi hıyarın oğlu!
beceremedi

neyse ne diyorduk, beklentiler odun gibidir insanı ısıtır. sonra mart gelir, anaaa bi bakarsın bitmiş odun!
yeni odun almak gerekir? öyle değil mi?
ama üşürsün ulan kıçın donar!
beklentileri odun olarak ele alırsak ve bittiğini hesaplarsak onlar üşür


peki ben neden üşüyorum?
gizli kapaklı beklintiler. failleri yok ulan bunların kimden ne beklersin...

4 Şubat 2010 Perşembe

isyan

klavyem yok, internetim yok, farem yok... yok oğlu yok anasını satıym