31 Temmuz 2015 Cuma

bu hayat çok boktan. gün geçtikçe daha da boktanlaşıyor. on iki saatte iki kere canımla tehdit edildim. babaanem kanser ve kanaması oldu kan kustu. kapı kilitli bende anahtar yok. pencereden gördüğüm an karşısında dehşete düştüm. 112 acil servisi aradığımda antep ağzıyla konuşan, ukala bir orosbu açtı telefonu. ben o panikle mahalle yerine de sokak ismi veriyormuşum. hatun beni azarlayınca ben kendimden geçtim. bütün bir mahalle benim çığlıklarımla inledi. sanırım kadına orosbu, fahişe falan dedim. ne de güzel dedim pişman değilim. en son korkulukları yumrukladığım yerde, o ambulans hemen buraya gelecek yakarım hepinizi, diye bağrıyordum tabi mahalle ismini de söylemeyi başarmıştım. ama o hatun şimdi karşıma çıksa muhtemelen dövmemek için kendimi zor tutarım. telefonun diğer ucuna insan psikolojisinden anlayan birileri konulmalı. bu ülkede... götümle güldüm bu düşünceye. bu haberi alıp terlikleriyle gelen kuzenlerimden biri epilepsi ve kriz geçirdi. bir diğer kuzenim sinir krizi geçirdi ama farklı bir olay yüzünden. annem çıldırmış sanırım. tedavi görmesi gerek. bir yıl önce bıraktığım annem değil. ama yaşadklarını ben yaşasaydım bende çıldırırdım. sonra annem çok saçma bir şey yaptı ama onu anlatmayacağım. benim hayatıma benden başka herkes yön vermeye çalışıyor her zaman olduğu gibi. cehennemden bir çukurdayım. bundan daha iyisi olamazdı. battıkça batıyoruz. bu hayat bundan daha kötüsünü sunamaz derken daha kötüsü geliyor başımıza. en iyisi ise burada sadece dört gün aylak aylak gezmem olu o da bayram dolayısıyla. iş buldum ve çalışmaya başladım. yeni insanlar, yeni bir ortam. yeni bir ev... yine de bu hayat çok boktan ve daha da boktanlaşacak.

15 Temmuz 2015 Çarşamba

kpss mağdurları

iki yıldır özel sektörde çalışıyordum. aynı zamanda yabancı öğrencilere ders veriyordum. özel sektör insanın ağzına sıçar. tabii özel sektöre tahammül etmemin en büyük nedeni elimde bir diplomamın olmayışıydı. özel sektörde devam etmem için gelen o muazzam (!) teklifleri reddedip bir kaç ay önce işten ayrıldım ve şöyle bir durum gelişti, annem kpss ye girmem için elinden geleni yaptı ve ben kaydımı yaptırdım. sınavlardan hep nefret etmişimdir. sınav denince şeytan çarpmışa dönüyorum. neyse efendim çalışmadığınız bir sınav ne kadar iyi geçerse o kadar iyi geçti sınavım. böbürlenmek gibi olmasın güncelden gelen tüm soruları yaptım. tabii ki bunu çok okumaya ve gerekli gereksiz her şeyi ezberleyebilmeme borçuluyum. yine garip bir nokta daha var ben ezberim kötü derim hep. meğer değilmiş. sınavdan çıktıktan sonra ismini bile bilmediğim akrabalarım beni aramaya başladı. aman tanrım ben nasıl bir belanın içine düştüm. aynı şeyi üniversite sınavından sonra da yaşamıştım ama insan unutuyor işte. sınavın nasıl geçti tatlım? ruhsuz bir sesle, bok gibi diyorum. ama neden? hay ebesinin örekesi! sana ne ulan, sana ne! anasını satayım hayatın anlamını ara desen bu kadar sorgulamaz. çalışmadım diyorum aynı ruhsuz sesle. yine soruyor, ama neden? paşa gönlüm istemedi de ondan canım sana ne? benim en büyük zevkim işsiz kalmak zaten. işsiz kalırsam yıllar önce yaptığım gibi garsonluk, bulaşıkçılık, temizlik... yaparım diyorum. herkeste bir şok nidası! aman tanrım olur mu öyle şey. arkadaşım benim gocunmadığım şeyden sen neden gocunuyorsun ki? hem ben öyle de mutluydum. tabii ki öğretmenlik yapmayı çok seviyorum. o çocukların gözlerindeki ışık beni benden alıyor. fakat ben ekmeğimi her yoldan kazanırım size ne? yeni bir iş buldum. yine özel sektörde sürünmeler. olsun aç kalmaktan iyidir. bir dershane sistemiyle daha papaz olur ayrılırım. üçüncü en iyinin de kara listesine girmiş olurum :)

14 Temmuz 2015 Salı

Ne garip adam

Tipik kadın davranışı:bir kadın giderse eğer,arkasına bakmaz! İyi birsey midir bu peki?tartişılir. Kadın,işine yaramayan bir şeyle uğraşmaz.bununla ilgili bir durumdur bu. Oysa kadının hayatta daha önemli görevleri vardır.bu görevleri içgüdülerinden alır.ve gôrevini gayet ciddiye alır. Bu konuşmanın muhatabı sen değilsin telefonda yazıları okuyan.o halde neden mi yazıyorum? Bir tapıcı ahşap bir toteme taparken nasıl ki ulasamadığı bir varsayıma aracı tutarak tapıyorsa,benim seninle konuşmam da öyle. Peki o halde neden msjı 2222 ye falan atmıyorum da sana atıyorum? Bu da bir varoluş problemi.çünkü insan görmek ve görülmk üzerine kurgulanmş. Zaten o tapıcı da görmeye ve görülmeye ihtiyacı olduğundan tapıyor tapinağa. Bak şimdi pişman oldum yazdıklarmdan..veya yazılanlardan.ne o yazıları yazan ''ben''dim,ne gönderilen ''sen''... Her neyse tüm bu yaşananları unut. Bunlarin hic birini soylemedim sana. Sadece şunu söylemek istemiştim: Bu akşam yine her zamanki gibi harika görünüyorsun.

8 Temmuz 2015 Çarşamba

özlem

böyle çok koşturduğum ama hiçbir yere yetişemediğim günlerde, bir nefes alsam, diyorum. elime bir kitap alsam, yanında tavşan kanı çayım, her zaman tüten sigaram. para derdi yok, iş derdi yok. kesik kesik sahneler geliyor aklıma, aylak olduğum zamanlardan. küçücük bir gecekondu, ışık almıyor ama bahçe içinde. en güzel yanı da bahçesi. sürekli rutubet kokan. sobanın yanında dizlerimde battaniyem, yanımda kitap, dergi, gazete yığınları. hangisi okusam acaba aç gözlülüğüyle sabahlara kadar sonra da akşamlara kadar okuduğum günler. kütüphanecileri deli ederdim. istediğim kitabı bulamayınca hepsini seferber ediyordum. kitapların karşısına geçip beni seçmelerini bekliyordum. o beni seçince de başlasın cümbüş! böyle böyle yüzlerce kitap ve yazar keşfettim. tamam şimdi de okuyorum, okumadan yaşayamam zaten. ama gelin görün ki o zamanların hazzını vermiyor. kitabın en güzel yerinde bir iş ya da biri içine sıçıyor. örneğin eski bir dostumu özler gibi özlüyorum yaşar kemal'i sait faik'i, kemal tahir'i... aklıma gelmeyen niceleri. ya da ne bileyim fantastikler, bilim kurgular, polisiyeler... eğer bir mani olmazsa ağustos ayında kusana kadar kitap okumayı düşünüyorum. bu defa her şey planladığım gibi giderse.

2 Temmuz 2015 Perşembe

günlerdir insan gibi uyuyamadım. kedi uykusu. sürekli uykuyla uyanıklık arası dengesiz bir ruh hali. yapmam gereken o kadar çok iş varki. hepsi sürekli omuzlarımda benimle birlikte geziyor. birini bitiremeden diğerinin gereksiz telaşı. benim gibi tez canlı her şey hemen olup bitsin diyen bir insan için bu durum çekilecek gibi değil. bu şehirden giderken çok üzüleceğimi düşünmüştüm. hoş her zaman olduğu gibi yine duygularımdan tam olarak emin değildim. beni buraya bağlayan, çok sevmemi sağlayan binlerce nedenim vardı. oysa adem evladı öyle bir mahlukat ki bir avuç suyla çamurlaşabiliyor. arkamı döndüğüm anda sırtıma saplanan bıçaklarla yeniden anladım bunu. son yedğim kazıklar sayesinde gideceğim için çok üzülmüyorum. gideceğim gideceğim... gitmek fiili ne hoştur aslında. gitmek mi zor kalmak mı sorusuna tabii ki kalmak zor derim her zaman. yıllarca hep kalan olduğumdan. şimdi gideceğim için üzülmenin alemi ne? yine olayın özünden saptım. diyorum ki efendim bu dünyada hepimiz çıkarlarımız için yaşıyoruz. tüm dostluklar, arkadaşlıklar hepsi çıkar uğruna. egolarımız öylesine şişkin ki herkesi tek kalemde harcayacak kadar karaktersizleşebiliyoruz. tamam bunun böyle olduğunu teoride biliyorum ama pratikte sarsıntı yaşıyorum. hayır madem verdiğiniz sözlerin hepsini yiyeceksiniz neden bana adamlık taslıyorsunuz? bu dünyada sırtımı dayayacağım bir ben var benden öte benden ziyade gibi saçma bir cümle kurmak istedim şimdi nedensiz. her nedensiz duygum gibi. geçen gece biri bana, burada ne işin var, dedi. valla şimdi ne desem yalan olur. ruhumun en dengesiz dönemindeyim. bu soruyu kendime bende çok soruyorum ama çeşitli rivayetlerle ele avuca sığmaz cevaplar alıyorum, dedim. tüm bunlara rağmen hayatın güzel olduğunu düşünmek istiyorum ama nafile. bu hayat güzel falan değil. bir yıldır yediğim leziz kazıkların tadı damağımdayken ben şimdi iki saatlik uykuyla aşti yolu gözlüyorum şehir dışından gelen ve ankarayı hiç bilmeyen bir arkadaşım için. uyursam komaya girip telefonu duymamaktan korkuyorum. sınırsız kafein tükettim ama bana mısın demedi. öyle işte her zaman ki gibi saçma sapan macera bile sayılmayacak yaşantılar. anlayacağın nagenin cephesinde yeni bir şey yok