12 Aralık 2009 Cumartesi

Kevser'e


İnsanların bu hayatta kolay kolay keşfedemeyeceği, belirsizlik içinde yüzen ama zaman geçtikçe yeni yeni kılıflar uyduracağı şeyler çıkar her daim karşısına. Hatırlıyorumda sen doğduğunda benim üzerimde bıraktığın ilk izlenim " acep bu kız uzaylı mı " olmuştu. Kocaman kafan ve çekik gözlerinle bana bir hayli çekici ve eğlenceli gelmiştin. Senin bu dünyaya gönderilme amacını o zamanlar düşünmeye başladım. Çekik ve kısık gözlerin içinde garip bir gizem ve sır saklıyordu. Bu sır biz birlikte büyüdükçe yok olacağına daha da arttı. Zamanın ince işlemeleri çekik gözlerindeki gizemi, cesur bakışlarını ve zekayı daha da belirginleştirmesi benim sana olan hayranlığımı ve merakımı daha da arttırdı. İlk okula başladığın gün, insanların faal olarak ilk sosyal yaşama atıldıkları o gün, senin asla durup dinlenmeden ve asla bıkmadan hep yeni şeyler öğrenmeye açık, aynı gayretle ömrünü noktalamayı planladığını düşünmüştüm. Çoğu insan hayatın gizemini ve sırrını aramaktan çabuk bıkar. Öyleki kimileri aramaya tenezzül bile etmez. Ama senin gibi dünyaya bir cin gizemiyle gelenler asla bıkıp tükenmek bilmeyen bir enerji ve merakla bakarlar çevrelerine. Ve inanıyorum ki insanlara hep çekici gelen ve merak uyandıran gözlerin her zaman gizemli ve merakla bakacaklar bu dünyaya...


Fotoğraf sevgili ve pek kıymetli bi arkadaşıma ait :)

7 Aralık 2009 Pazartesi

Zorunlusun, Zorunluyum, Zorunluyuz...

Giriş cümlesini toparlayamadım şimdi. Her yazının bir girişi olmalı mıydı? Elbette bu zorunlu bir şeydi. Oldum olası sevmem zorunlu etiketi altında yapılan işleri. Yıllarca tek kitap bitiremeyişimin sebebi de zorunluluk oldu. Bu zorunluluklar yüzünden okula gitmekten, erken kalkmaktan, meyve yemekten, spor yapmaktan... nefret ettim. Yıllardır yapma denen şeyleri inadına yaptım. Salak saçma konular çıkarıp bunun üzerine kompozisyon yazın denen ödevlerde asla başarılı olamadım. Zorunlu olduğum için asla resimden ve beden dersinden yüksek not alamadım. Asla flüt çalamadım. Zorunluyduk yapmak zorundaydık. Zorunlusun bu sunumu sen yapacaksın dedikleri zaman, eşşek kadar bi hatun olmuştum ama tuvaletin penceresinden kaçtım. Kendimi caddeye attığım zaman içimdeki heyecanı ve sevinci size anlatamam. Bir an sandim ki kırk yıllık mahkumum ve yıllar yılı süren bir çaba sonucu kaçmayı başarabilmişim. Eğer sen yapacaksın yerine yapmak ister misin deselerdi durum kesin tam tersi olurdu. İkinci hafta kaçamayıp sahneye apar topar çıktıntan sonra yaptığım konuşmayla beşyüz kişiyi zırıl zırıl ağlatmıştım. Sadece istediğim için çıkmıştım o sahneye. İnsanların gözlerinin içine bakarken, ne hissettiklerini düşünürken dudaklarım otomata bağlanmış gibi kıpırdıyordu. Ne söylediğimi, ne anlattığımı ve neden o koca sahnede olduğumu unutmuş gibiydim. Hatırladığım tek şey o insanlar benim gözlerimin içine içine bakarken ara sıra kendime " zorunlu değilsin, kendi iradenle çıktın " dememdi. Ve ben dakikalar sonra sahneden indiğimde boynuma atlayan bir kaç kişiyi hatırlıyorum. Sanırım yaşadığım anları unuturken birinci sıraya hep zorunlu olmadan yaptıklarım geliyor. Zorunlu olarak yapmam gereken ve beni çekilmez bi insan kılan hiç bir görüntüyü unutamıyorum. Din hocasını da bu yüzden asla sevemedim. Zorunluyduk ezberlemek zorundaydık. Ve ben hiç birini ezberlemedim. Doğal olarak kırıkların içine birde din dersi eklendi... Yağmurda yürüyemezdik her bi yanımız çamur olurdu. En çok yağmurda yürümeyi sevdim. Akşamları dışarıya yalnız çıkamazdın laf atan olurdu. Her gece gizli gizli sokaklara attım kendimi. Şimdi şu ayazda otururken, rüzgar uğuldayıp son yaprakları savururken bu dünyanın hangi zorunluluk yüzünden döndüğünü düşünüyorum. Şu karşıdan karşıya geçebilmek için kendini arabaların önüne atan adam hangi zorunlulukla canını tehlikeye atıyor acaba? Hızla giden arabaların arasında hatalı sollama yapıp ani bi frenle canını zor kurtaran sarışın yosma hangi zorunlulukla yaşamla ölüm arasındaki çizgiyi görmüyor acaba? hangi zorunlulukla bu dünya böylesine çekilmez ve ölüm denen şey böylesine çekici gelebiliyor acaba? Hayatım zorunlu olarak bitmeden kendi seçimim ve irademle son noktayı koyma arzusuyla doluyor her geçen gün içim... Hayatlarını kendi iradeleriyle sonlandıran insanlara zorunlu olmadan saygı duyuyorum...

4 Aralık 2009 Cuma

oysa hangimiz bilebiliriz ki gerçeği,ya gerçek bir yanılgıysa yaptığımız tüm yanlışların kare kökü içimde taşıdığım acılara eşdeğerse... yapma Allah aşkına... yapma Nagehan...