7 Şubat 2009 Cumartesi

Bit Palas


Türkiye'de aynı ismi taşıyan, aynı şeyhin, kaç mezarı vardır? Hiç düşündünüz mü? Veya denk geldiniz mi? Sadece Türkiye içinde bir Peygamberin birden çok mezarı olabiliyor mesela. Veya bir evliyanın birden çok mezarı. Elif Şafak Bit Palas romanında bu konuyu bana kalırsa çok eğlenceli bir şekilde kaleme almış. Bir zamanlar bir mezarlıkta aynı ismi taşıyan iki türbe bulunması ve bu mezarların yolun içine girecek olmasıyla başlıyor öykü. Sırf oy toplamak için birbirlerini dinsizlikle suçlayan, insanların manevi duygularını yine oy toplamak için sömüren ve bu mezarların aslı astarı yok kardeşim diyemeyen insanların birbirleriyle tartışmaları ve mezarın başka bir yere taşınmasıyla başka boyutlara sürükleniyor roman. Zaten mezarın ikisinden de kemik bile çıkmıyor... ama bu halka yansıtılmıyor... Şimdilerde oy uğruna yapılan yalakalıklar, oyunlarla aralarında hiç fark yok. Anlamıyorum insanlar hep aynı oyunlara nasıl olurda düşer. Hayır eşek bile eşekliğiyle bi çukura bir kere düşüp birdahaki sefere çukurun etrafından geçebilirken...


Ve yıllar sonra bu yere bonbon palas adında bir apartman inşaa ediliyor. Ve tabii inşaa ettirenlerin hayatlarıda romanda önemli yerler tutuyor. Türkiye'de en büyük sorunlardan biri olan çöp dökme, atma, toplama bonbon palas sakinlerinin başını bi hayli ağrıtmaya başlıyor, çünkü herkes çöpünü getirip bonbon palas'ın bahçe duvarının önüne atıyor. Ve evlerde durulamayacak hale geliniyor zamanla. Durmadan yükselen ama asla alçalmayan bir çöp dağı oluşuyor bonbon palasın önünde. Her dairenin kısa kısa öyküsünü anlatıyor sonra yazar. Bu daireler içinde yaşananları ve finalde hepsinin hayatları hakkında alacağı kesin kararları merakla bekliyorsunuz kitabı okurken. Apartman sakinlerinden birinin aklına bit kadar küçük bir fikir geliyor. Tabii bu fikir aklına gelirken buranın eskiden mezarlık olduğunu ve o mezarlar içinde iki türbenin bulunduğunu bilmiyor. Bir gece gizlice çıkıp yeşil boyayla " burada yatır var çöp dökmeyin" yazıyor. Ve bu yazıdan sonra iki kişinin bahçedeki ibrişim ağacının altındaki yatıra dilekleri oluyor ve enteresan bir şekilde dilekleri kabul oluyor. En komik kısmıda buydu sanırım. Hoş bence tüm yatırlar matırlar ve onlara adanan adaklar komiktir ama...


Tadından yenmez bir roman diyemem. Zaten anlatmaya kalksam sayfalarca şey çıkarırım ama son zamanlarda hiç havamda değilim. İlham perisine kokuşmuş küfürlerimi de savurduktan sonra birdaha bana uğramamasını temenni ediyorum... İlham perisi zımbırtılarınada insan kendini iyiden iyiye inandırır. Yok öyle bişey! Okumak isterseniz eğer, eğlenceliydi. Elif Şafak'ın kalemini belki başka bir zamanda eleştirir veya överim...

4 yorum:

Ateş Böceği dedi ki...

Elif Şafağın eğlenceli kitaplarından birisidir. Bob bon palasata yaşayan insanların hikayelerini güzel bir dille anlatır.Severim bu kitabı vazgeçilmez değildir ama okuyunca beğenilir. Bu arada eğer okumadıysan baba ve piç tavsiye ederim :)

kaldırımçocukları dedi ki...

Baba ve piç'i okuyamadım henüz. ama en kısa sürede okumayı planlıyorum =)
evet vazgeçilmez değilde okuyunca eğlendiren kitaplardan. ama ara sıra böyle kitaplarla kafayı dağıtmak gerek =) tavsiyelerinizi hep beklerim =)

Ayşegül dedi ki...

Elif Şafak'ın kitaplarını her zaman sevmişimdir.. En çok da Mahrem'i..Siyah Süt fenaydı sadece.. Okumadıysanız, pek bişey kaybetmediniz..

kaldırımçocukları dedi ki...

Okumadım henüz =) Bilmiyorum ama Elif Şafak'ta beni hem çeken hem de çok büyük bir elektirikle iten birşey var. buna bilgi denilemez sadece iç güdü. zaten ik kitabınıda büyük bir ön yargıyla okumuştum =)