31 Ekim 2008 Cuma

Yazmazsam Çıldıracaktım


“ Söz vermiştim kendi kendime. Yazı bile yazmayacaktım.
Yazı yazmak ta bir hırstan başka ne idi. Burada namuslu insanların arasında sakin, ölümü bekleyecektim, hırs, hiddet neme gerekti. ?
Yapamadım, koştum tütüncüye, kâğıt kalem aldım.
Oturdum.
Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkarttım. Kalemi yonttuktan sonra tuttum öptüm, öptüm… Yazmazsam Deli Olacaktım.” Sait Faik Abasıyanık

Neden bu tutku? Neden bu özlem? Yemek gibi, içmek gibi, uyumak gibi, gün boyu tembellik yapmak gibi, sigara gibi, çay gibi, bir dostla iki kelam etmek gibi... İnsan yazmazsa çıldırır mı gerçekten? Çıldırmasa bile o uç noktaya geleceğine inanıyorum artık. Üstad Sait Faik'in dediği gibi " ... bir hırstan başka ne idi." Hırstı ama tatlı bir hırs. Keşke her hırs bu kadar zararsız olsaydı. Oysa söz vermiştim kendime, yazmayacaktım. Çıldırsamda yazmayacaktım.


Kendime ne kadar büyük bir kötülük ettiğimi ancak üç yılın sonunda anladım. Kendime bir iyilik yaptım güzel bir defter ve kalem aldım. Çalışma masamın başına geçtiğimde hiçbirşey yazamadım. Beynim çöplük olmuştu, ne toparlaya biliyordum duygularımı, ne de kağıda dökebiliyordum. Sayfalarca saçmaladım, zırvaladım. Ne geçti elime? Koca bir hiç gibi göründü önce. Ruhun kusmasıydı bu. Rahatlamak için en iyi yöntemlerden bir tanesiydi. Keskin bir sirke gibi kendime zarar vermektense en iyi yöntem yazmaktı. Yazmadan nasıl duracaktım?

İnsan mı nankör yoksa ilim mi? Bu soruyu bana kimin sorduğunu hatırlamıyorum. Tabii ki insan nankördür, demiştim. İnsan bilgiyi terk ettiği zaman onun orada öylece kalmasını ve büyük bir umutla onu beklemesini düşünmez herhalde. Nankör oluşumun ceremesini çekiyorum sanırım... Pencere önüne oturup, bahçe kapısına dikiyorum gözümü. Sanki o eski manevi hava bir cisme bürünüp o kapıdan içeriye girecekmiş gibi. Kimi, neyi ve hangi suretle beklediğimi bilmeden bekliyorum. Çok eski bir dostumu özlemiş gibi bekliyorum. Bu özlem beni çileden çıkarıyor. Sanki o çok değerli dosta ihanet etmiş gibi. Sebepli sebepsiz gözlerim doluyor. Derin derin nefes alıyorum içimdeki acıyı dindirmek için nafile... İnsanın ruhu acılar içinde, sonsuz karanlıklarda kıvranırken yüreğinde uçsuz bucaksız acılar duyarmış. Bu acıları tarif edemez sadece ağlarmış. Ağlarmış da nereye kadar ağlarmış... Artık yazacağım, tüm dedikodulara, kendini bilmez insanlara inat... Artık yazmadan değil çıldırana kadar yazacağım...

"Sonra oturup hüngür hüngür ağlasam
Boş geçirdiğim, bağırmadığım sustuğum günlere"

Sait Faik Abasıyanık

.........
Karışık bir iş vesselam.
Deli dolu yazar kalem.
Yazdığı da ne? Bir sürü
İpe sapa gelmez kelam.

Orhan Veli

Resim; janker adler

8 yorum:

Aydan Atlayan Kedi dedi ki...

Yazmak ruhun kusması bence... Öyle ağırlaşıyor ki insan, yazmak hafiflemenin bir yolu... İçi kelime dolu ruhlar onları kağıda dökmeden huzur bulabilir mi?

Berrin dedi ki...

yazmak bir hırs degıl benım ıcın ancak, içimdeki zehiri bosaltmak ıcın en keskın yol. hatta tek yol.
bugun yazmazsam cıldıracagım gunlerden, ama yazamıyorum. demekki cıldıracagım :)

Yolcu dedi ki...

insan kendi yazısında kendini yazar başkasınınkinde de kendini okur. çıldırır okur, çılırır yazar. ''Karışık bir iş vesselam...''

kaldırımçocukları dedi ki...

Aydan Atlayan Kedi; " İçi kelime dolu ruhlar onları kağıda dökmeden huzur bulabilir mi?" bu güzel cümleden sonra ne diye bilirim ki =)
banadair_berrin;hiç bişey yazamıyorsan bile aklından geçen bir kaç kelimeyi çızıktır bir kağıda. o bile cok iyi geliyor bazen. aman deyim çıldırma =)

yolcu; aslında insan kendini okurken ne kadar çok benzediğini de fark eder. çıldırdığı anların dışında birde yüzünde tebessüm oluşur. ne de olsa yalnızlık en kötü şey =)

YALNIZLIK OKULU dedi ki...

yazmak hayata bir çomak sokma eylemidir diyorum ben kendimce...çünkü körün gözüne zamanın yok etmişliğine bir noktalı virgül atma eylemi belki bir durak değil ama bekleme noktası yazılar...hani gelmiyecek bir sevdayı beklemek gibi...yada yapılmazı yapmaya çalışmak gibi...

son söz; " ya yaparsak"...

Unknown dedi ki...

Sevgili Kaldırım çocukları, sana bir davetim var, teşrif eder misin?

:-)
sevgilerimle...

kaldırımçocukları dedi ki...

Elimden geldiği kadar ederim tabii =)

Beter Böcek dedi ki...

Sait Faik'i çok severim, bazı insanlar sustukça, söylemedikçe, yazmadıkça çıldırma noktasına gelebilirler, belki de onlar için yemek yemek gibi bir ihtiyaçtır yazmak.
Ben çok sinirliyken beni birden sakinleştiren tek şey yazmak...
Sinirlendiğimde kağıtlara arka arkaya yazı yazınca herşey geçiyor bir anda, terapi gibi birşey bana göre.