23 Nisan 2015 Perşembe

son zamanlarda bana bir şans meleği gerek. muhakkak her insana bir şans meleği gerektir ama bana son zamanlarda daha da çok lazım. insanın bir kaç ayda hayatı alt üst olabilir mi yahu? bu ne acaip bir bilmece? böyle bir acaip, bir dengesizlik, böyle bir bir.... ne boktan durum lan bu? hep eski şarkılarda takılmış kalmışım. bir adam bana, ' eskilerde mi takıldın kaldın' diyor. bende ona eski şarkılar bana güzel anılar hatırlatıyor. mutlu oldugum ama mutlu oldugumu fark etmediğim zamanları. diyorum. nasıl bir şey bende bilmiyorum. ama yeni albümlerden ya da yeni sanatçılardan bihaberim. tek yaptığım şey sadece eskiden dinlediğim şeyleri dinlemek.... sonra bu gece hiç tanımadığım bir adam bana, sende bir şeyler var, sanki seni yıllardır tanır gibiyim, kalbimi defalarca kıran ama hep affettiğim ve hep varolan... gibi bi cümle kurdu. ulan ne güzel cümle dedim kendime. sahi ne güzel cümle... bugün tek başıma bir küçük rakı bitirdim. kafam yine bir dünya... neden buraya yazıyorum şu anda inanın bende bilmiyorum. ama yazmak garip bir şekilde iyi geliyor. zihnimdeki erkekler, kadınlar, çocuklar, yaşamlar... yarım bırakılmış hiçbir şeyi tamamlayamıyorum. birini özlüyorum kimi özlediğimi bilmiyorum. yarım kalmış bir kaç hayatı tamamlamak istiyorum. halbuki ben kendime yetmiyorum... biliyorum değiştim hemde çok değiştim. özlediğim adam yanımda olsa biliyorum ki daha da yalnız kalacağım. hoş kimi özlediğimi inan bende bilmiyorum. sadece gecelerdir yalnız uyumaktan bıktım. sadece birine sarılıp uyumak bile iyi gelebilir. ya da yarım kalmış hayatı bir kaç kere tamamlamak. sokaklarda uçuşan seksi yalnızlıklar var. barlarda tek kişilik masalar ve tabureler daha çekici geliyor. seksi sokaklarda yürürken gökten bir yıldız koparsam da cebime koysam işte o zaman hayat daha da seksi olacak. her gece geçtiğim yollar beni daha çok sevecek. aynı anda binlerce hayat yaşarım o cebimdeyken. sarılıp yatmak istediğim adama da muhtaç olmayacağim. yarım kalan bütün hayatlarımı o yıldızla tamamlasam. diğer yarım kalanları da yaşarım... erken ölenler, kadınlar, çocuklar, aslında yaşamamış ama yaşadığını sanan herkes yerine. binlerce yıl öncesinden esir olanlar, sokaklarda yaşayanlar... aristokratlar ve kendini ilah sananlar istisna. karanlıkta birilerini görüyorum, karanlıkta olan birilerini özlüyorum. insanlara acıyorum sonra kendime acıyorum. ayaz gece dünyanın en hınzır kadını gibi göz kırpıyor, ona hayır diyemiyorum. iliklerimize kadar üşürken, yalnızlık evlerin saçaklarından damlıyor. biliyorum o karanlıkta hiç kimse yok, yine aynı yollar, aynı barlar ama karanlıkta bana bakan birilerini özlüyorum. hemde köpekler gibi özlüyorum. yalnızlıktan çıldırıyorum...

Hiç yorum yok: